İnsanoğlunun en acımasız düşmanıdır, kalbi.
Öyle bir düşman ki bu söz geçmez, ferman dinlemez.
Başına buyruktur.
Öylesine gaddardır kendisine insanın, öylesine ürkek ve kırılgan.
Gönül kurmak da yıkmak da kendi elinde insanın.
Ne yazık ki günümüz de işler öyle güzel işlemiyor.
Kibir ve aşağılık komplesi insanı yiyip bitiriyor.
Hırs gözünü kör ediyor.
Daha, daha, daha çok istiyor, doymuyor gönlü.
Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil,
Yetmişiki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil.
Koca Yunus böyle demiş yüzyıllar önce.
Hak, adalet ve hukuk yönünden insanoğlu, yakın zamanda
çok acılar çekmeye başladı.
Bu kibir ve hırs yüzünden
gün yüzüne hasret kaldılar.
Evinden , eşinden ve ocağından mahrum bırakıldılar.
Gönüller yaralandı, duygular sakatlandı, kalpler fazlasıyla kırıldı. Kırılmaya da devam ediyor.
Sindirilerek, sessiz sedasız yaşadıklarımızı hazmederken,
içinde bulunduğumuz acıları ve kalp ağrılarını gözlerimiz kapalı hissediyoruz.
Düşünmek dahi istemiyoruz.
Yazımın sonundaki şiirde günümüzde yaşadıklarımız ve bize dayatılan bu kötü düzene karşı bir nevi çözüm önerileri getirildiğini düşünüyorum.
Umarım beğenirsiniz.
Gün ola, devran döne,
Umut yetişe…
Güzel günlere, mutlu yarınlara, neşeli çocukların yaşadığı, şeker yiyebildikleri,
savaşların olmadığı zamanlara…
Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül.
Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel süs,
'Ya hayır de, yahut sus.'
Dili incitme gönül.
Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.
Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül.
Mevlâ verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül.
Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine.
Sahibi hürmetine
Kulu incitme gönül.