Geçtiğimiz yıllarda hayatını kaybeden eski Papa'nın İznik'i ziyaret etme niyeti kamuoyuna yansımıştı. Onun yerine seçilen yeni Papa'nın bu ziyareti gerçekleştireceğine dair haberlerse, Vatikan'ın sembolik adımlarının hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Birçok kişi için bu ziyaret belki herhangi bir anlam ifade etmeyebilir. Ancak Vatikan'ın adım attığı her yerin yalnızca bir inanç rotası olmadığını bilenler için mesele derindir.
Modern diplomasi dünyasında Vatikan, bir dini yapıdan fazlasıdır. Aynı zamanda egemen bir devlettir. Kendi askeri koruması, dış ilişkileri ve stratejik hedefleri olan Vatikan, geçmişte olduğu gibi bugün de küresel dinamikleri etkileyen bir aktör olmaya devam ediyor.
Bunun en somut örneklerinden biri, Papa'nın Irak'ın kuzeyine yaptığı ziyaretti. Bu ziyaret sırasında Papa, bölgedeki Hristiyanlara "topraklarınızı terk etmeyin" çağrısında bulunmuş, burayı "kadim Hristiyan yurdu" olarak tanımlamıştı. Bu söylem, yalnızca manevi bir destek mesajı değil; aynı zamanda siyasi bir pozisyon alışıydı.
Türkiye kamuoyunda bu tür adımlar üzerine konuşan, milletimizi ayıktırmaya çalışan kişi sayısı son derece sınırlıdır. Rahmetli Bağımsız Türkiye Partisi ebedi genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ve birkaç akademisyen ile yazar dışında bu konuyu gündeme taşıyan ne bir iktidar ne de herhangi bir muhalefet parti mensubu olmamıştır. Peki ama neden? Akıllara gelen soru, kitleler neden sustu veya susturuldu? Oysa bu planların arka planında yatan tarihi ve inanç temelli stratejiler görmezden gelindikçe, sonuçları da daha geniş etkilere yol açtı. Önümüzdeki günlerde bu sorunlar kendini belli etmeye başlayabilir.
Hedef: Asya
Katolik Kilisesi, yüzyıllar boyunca Hristiyanlığı küresel bir ideoloji haline getirme yönünde sistemli bir çaba yürüttü. Papa VI. Paul'ün sözleri bu stratejinin özetidir: "Birinci bin yılda Avrupa, ikinci bin yılda Amerika ve Afrika Hristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda hedef Asya'dır."
Bu hedef doğrultusunda, Vatikan 1964 yılında "Gayri Hristiyanlar Dairesi" adını verdiği yapıyı kurdu. Bu birim, zamanla "Dinlerarası Diyalog Konseyi"ne dönüştürüldü. Dışarıdan barışçıl gibi görünen bu yapıların amacı, farklı dinlerle diyalog kurmak değil, onları Hristiyanlık eksenine çekmekti. Papa 2. Jean Paul'ün "Redemptoris Missio" adlı metninde söylediği şu cümle, meseleyi net biçimde ortaya koyuyor: "Dinlerarası diyalog, Kilise'nin tüm insanları Kiliseye döndürme görevine hizmet eder."
İznik Neden Önemli?
Vatikan'ın bugünkü inanç yapısının temeli İznik'te atıldı. MS 325 yılında Roma İmparatoru Konstantin'in çağrısıyla toplanan Birinci İznik Konsili, Hristiyanlık tarihinde büyük bir kırılma noktasıdır. O güne dek farklı versiyonlarla var olan İncil metinleri azaltıldı, dört versiyonda karar kılındı. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğu ve üçleme (teslis) inancı, bu konsilde resmileştirildi.
Mısırlı rahip Arius'un "İsa, Allah'a en yakın ama Allah olmayan bir varlıktır" görüşü sapkınlık ilan edilerek reddedildi. Bu kararla birlikte, bugünkü Katolik inancının doktrini temellendirildi.
İznik bu yönüyle Katolik Kilisesi için sıradan bir şehir değildir. Vatikan'ın, Birinci İznik Konsili'nin 1700. yıldönümünü burada anmak istemesi, tarihsel bir mirasa sahip çıkma çabasından öte, bölgeye sembolik ve siyasi bir anlam yüklemesidir.
Tarih Tekerrürden İbarettir
Papa'nın İznik'i ziyaret etmesi, yalnızca sembolik bir hareket değildir. Bu tür hamlelerin altında daha büyük stratejik anlamlar yatar. Bir dinin, başka bir inancı merkeze alarak şekillenmesi; tarihsel olarak da, güncel olarak da pek çok çatışmanın, müdahalenin ve dönüşümün temelini oluşturmuştur.
Ne yazık ki bu derin stratejilerin farkına varmakta geciken İslam dünyası, mezhepçilikle birbirini tüketirken; başka bir merkez, yüzyıllardır sürdürdüğü dini-siyasi programını istikrarlı biçimde sürdürüyor.
Tarih, yalnızca geçmişte kalmış olayların toplamı değildir. Aynı zamanda bugünün niyetlerini anlamak için bir anahtardır. İznik'e yapılacak bir ziyaret, bu yönüyle sadece geçmişi anmak değil, geleceği şekillendirme niyetidir.