Kaybolan Değerler, Çöküşe Giden Yol
Türkiye'de son yıllarda yaşanan ekonomik, sosyal ve ahlaki çöküş, artık sadece dar gelirli vatandaşın değil; her kesimden insanın canını yakıyor. Artık mesele yalnızca yoksulluk değil; mesele, milletin onurunun, birliğinin ve geleceğinin sistemli şekilde çürütülmesidir.
Bugün bir evde yalnızca bir kez tuvalete gitmenin maliyeti bile su, sabun ve peçeteyle 20 lirayı buluyorsa, burada bir devlet yönetimi değil, halktan kopmuş bir saray düzeni vardır. Su faturasını ödeyemeyen, elektriği kesilen, kirayı denkleştiremeyen milyonlar, artık sadece ekonomik olarak değil; psikolojik ve sosyal olarak da tükenmiş durumdadır.
Ve herkesin sorması gereken tek soru şudur:
Bu noktaya nasıl geldik?
Ekonomiden Ahlaka, Güvenden Umutsuzluğa
İktidarın yıllardır uyguladığı politikalar, üretimi değil ithalatı; liyakati değil sadakati; adaleti değil torpili büyüttü. Gençlerin hayalleri çalındı. Emekliler ikinci iş peşinde. Memurlar ay sonunu hesaplıyor. İşçiler yorgun, öğrenciler umutsuz.
Ekonomik çöküş yetmezmiş gibi, milli ve dini değerlerimiz de sorgusuz sualsiz, içi boşaltılmış projelere kurban edildi. "Dinler arası diyalog" adı altında inançlarımız sulandırıldı. Ahlaki yozlaşma teşvik edilirken, milletin değer yargıları birer birer çökertildi.
Ve en acı olanı…
PKK gibi bir terör örgütü, bugün dolaylı yollarla meşrulaştırılıyor. Oslo'dan İmralı'ya, Kandil'den Brüksel'e uzanan ihanet çizgisi, artık açık şekilde devlet protokollerinde kendine yer buluyor. Gençliğimizin canını alan, anaları yıllardır ağlatan bu yapının "muhatap" kabul edilmesi; sadece şehit ailelerine değil, bu milletin geçmişine ve geleceğine yapılmış bir ihanettir.
Bu vatanın gençleri olarak soruyoruz:
Hainle barışan siz misiniz, yoksa hain ilan edilen biz mi olacağız?
PKK, bir halk hareketi değil; emperyalizmin uydusudur. İsrail'in, İngiltere'nin ve ABD'nin senaryosudur. Ve ne yazık ki, bu senaryoda AKP iktidarı başrol oynamaktadır. Teröre teslim olan değil, terörü tarihe gömen bir liderlik istiyoruz!
Çare Vardır, Milletin İçindedir
Bu ülkenin gençleri ne dağa çıkar ne de silaha sarılır. Ama bu ülkenin gençleri, gerektiğinde sandıkta devrim yapacak ferasete sahiptir. Çünkü artık yeter!
"Vatan, millet" diyerek oy toplayıp, arka kapıdan küresel odaklarla iş tutanlardan bıktık. Emperyalizmin projelerini "çözüm süreci" diye yutturanlardan bıktık. Halkı susturup zengini doyuranlardan bıktık.
Ama bir lider var ki, bu düzenin dışından ve tertemiz bir dille geliyor:
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş.
Gençliğiyle, bilgeliğiyle, Milli Ekonomi Modeli ile umut olmayı başarmış bu lider; yıllardır halktan kopmamış bir siyasetin temsilcisidir. Babasının bıraktığı mirası, çağın ruhuyla birleştiren Hüseyin Baş, bugün Türk milletinin yeniden ayağa kalkması için güçlü bir alternatiftir.
Çare sistemin içinde değil, sistemin dışında tertemiz duranlardadır.
Çare; bağımsız, üreten, onurlu bir Türkiye'dedir.
Çünkü bıçak kemiğe dayandı.
Çünkü sabır taşı çatladı.
Ve artık millet konuşmaya hazır!