Yine hareketli günler yaşadığımız şu kısa zamana çok şey sığdırıldı. Hırs ve güç zehirlenmesi sonucu Türkiye'ye telafisi ağır zararlar kendini gösterirken halen güç ve hırs zehirlenmesi etkisinde olan AKP hükümeti, cahil organizasyonda güçlü trol ordusuyla algı yönettiğine bir daha şahit olduk.
AKP Hükümetinin başındaki diploması şaibeli, BOP eş başkanı, dünü başka bugünü başka ve güven vermenin her türlüsünden uzak lider, trolleriyle birlikte algıyı iyi yönettiğini görüyoruz.İşte yukarıda kısaca anlatılanların özeti, Ülkemizde halen cehalet paçavrası bir kesimin etkili olduğu, usulsüzlük ile sahteciliğin ayrımının becerilemediği konusunda kendisini gösterdiğini görüyoruz.
Usulsüzlük nedir, sahtecilik nedir bu konuları kısaca anlatıp belki bu konudaki cahilliği bir nebze de olsa giderebileceğimizi düşünüyorum.
USULSÜZLÜK NEDİR: Usulsüzlük, en kısa anlatımıyla amaca veya sonuca ulaşmak için izlenmesi gereken yol, yöntem, prosedür gibi kurallardır. Mesela dava açmak istediğimde arabulucu görüşmemi yaparım, anlaşırsak sorun yok ama anlaşma olmazsa arabulucu anlaşmama son tutanağını, dava dilekçesini, vekâleti ve delileri belirtir dosyamı hazırlarım. Bu dosyayı da adliyede tevzi bürosuna vermemle birlikte harç ve masraflarını ödeyince konu kapanıyor. Ancak yıllar sonra vekalette baro pulu olmadığı görülmüştür. Vekalete baro pulu yapıştırmam kanunun gereği olduğu için baro pulu olmayan vekaletler usul anlamında geçersiz olur. Bu eksiklik fark edilirse süre verilir ve bu süre zarfında bu eksiklik giderilir. Ancak bu eksiklik fark edilmedi ve dava bitti sonuçlandı ve de kesinleşti kabul edelim ve aradan da 35 yılı geçtiğini düşünelim. Daha sonra bir güç, vekalette baro pulu olmadığı iddiasıyla davanın da geçersiz olduğu iddiasıyla davadan elde edilen menfaatin iptalini isterse o zaman denir ki, sonuca etkili olmayan ve üzerinden zamanaşımı da geçmiş bir konu nedeniyle soruşturma yapılmasına yer yoktur denir ve dosya kapanır. Hulusi AKAR'ın kızında olduğu gibi….
SAHTECİLİK NEDİR: Genel olarak başkasını, tüzel kişiye gerçek kişilerle birlikte resmi makamların aldatılmasında kullanılan her türlü hileli, görünürde gerçekçi ancak incelendiğinde karşılığı ve dayanağı olmayan üretilmiş, düzenlenmiş, uydurulmuş her şey sahtecilik olarak karşımıza çıkmaktadır. T.C.K'nın birçok maddesinde suç olarak kabul edilen sahtecilik suçunda yaptırım olarak hapis cezaları öngörülmektedir. Oysa usulsüzlükte telafi imkanı vardır.
Şimdi sahtecilik ve usulsüzlük üzerinden Ekrem İMAMOĞLU'nun ve R.Tayyip ERDOĞAN'ın diplomalarını değerlendirelim.
Ekrem İMAMOĞLU'nun diploması, iddialar eğer doğru ise usulsüzdür. Ancak yok hükmünde sayılamaz, iptali yapılamaz. Usuli işlemler zamanaşımına tabidir. Ancak sahte olanlarda zamanaşımı diye bir kavram söz konusu değil, çünkü başından beri olmadığı için zamanaşımı süresi de söz konusu olmayacaktır. Ekrem İMAMOĞLU'nun ise diplomasına dair var olan iddia, sahte olduğu değil usulsüz olduğudur ki, bunun için de başvurulması gereken usuli yol, üniversite uygulamasına karşı idari yargıdır. Ancak bunun içinde çok geç, çünkü usuli müktesep hak kavramı olan kazanılmış hak durumu söz konusu ve de itiraz için hak düşürücü süre artık işlemdedir.
Bunun dışında baktığımızda İmamoğlu, okula gitmiş, üniversiteyi okumuş, mezun olmuş ve diplomasını almıştır. Sadece var olan iddia, kapıdan değil de bacadan girmedurumudur.
Peki sahtecilik aynı mı? Tabi ki hayır, Sahtecilikte ne kapıdan, ne bacadan giriş var. Benzetilmek suretiyle düzenlenen bir belge var ancak karşılığı üniversitede olmayan bir diploma. Bu durumda sahte diploma söz konusu olur ki bu iddia aksi ispatlanmayana kadar varlığını koruyacaktır. Çünkü her doğru ve her yanlış, aksi ispatlanıncaya kadar varlığını koruyabilir. Saygılarımızla